27 Nisan 2007 Cuma

VURDUMDUYMAZLAR… YURDUM, DUYMAZLAR…

Zamanında bir Türk büyüğünün!!! dediği gibi:
“Yürümekle yollaaa aşınmaz…”
Baktık aşınmamış.

Biraz onuru olan bu sel karşısında çeker gider.
Biraz onuru olan anlar ne demek istendiğini.

Onur cepleri olmuş.
Onur yatları katları Amerikalı bebelerine aldıkları kayıkları!!! olmuş.
Bu ülkede bir kuruşları varsa namerdim.
En ufak bir sallantıda terk eder giderler çünkü mal varlıkları dışarıda.

Monopoly oynuyorlar.
“O caddeyi aldım, bu fabrikayı sattım,
Şu mahalle senin, bu mahalle benim.
Al bakalım gir kodese. Çık şimdi yola devam.
Atsana oğlum zarları sıra sende…
Hoop düşeş… İki katı oynayacaksın.
Aman bunu sevmedim Amiral Battı oynayalım…”
Oyun oyuyorlar oyun.

Ne memleketin geleceği umurlarında, ne çoluk ne çocuk.
Çeker giderler, yangın olsa yorganları mı var içeride?

Olsun yürümeye devam.
Yollar aşınıncaya kadar, tabanlar aşınıncaya kadar.
Yürümeye devam, Atam rahat uyuyuncaya kadar.

Cumhuriyet oyun değildir.
Cumhuriyet sadece bir rejim de değildir.
Asalettir, yaşam biçimidir.
Cumhur’la oyun olmaz.

Türk milletini salak sanıyorlar.
Biz bağırırız, biz yürürüz.
Bunlar vurdumduymazlar,
Üzülme yurdum, duymazlar.
Ama biz duyurmasını biliriz.
Biz destanlar yazmış bir neslin çocuklarıyız,
Kanımızı biliriz.
Hep bildik…

Hiç yorum yok: