12 Ağustos 2007 Pazar

KIŞIN AKŞAMVAKTİ (Çeviri)

1913’te İngiltere’nin saray şairi seçilen Robert Bridges’ten yaptığım bir çeviriyi sizlerle paylaşmak istedim.
Sevgilerimle


KIŞIN AKŞAMVAKTİ

Gün batmaya başlamıştı
Sona ermekteydi akışı
Ama hiçbir şey yerini söylemiyordu
Nereden güneşin batışı

Puslu karanlık derinleşiyordu
Dar sokakların yukarısında
Duyabilirdiniz ama göremezdiniz
Yolunu bulabilenin kayboluşunda

Bir motor nefes nefese mırıldanmaktaydı
Gecenin içinden
Azalan dumanı kaybolmaktaydı
Alçalan gökyüzünden

Sırılsıklam dallardan sular damlıyordu
Gecenin derinlerinden
Damlalar kesilmeyecekti
Ağaçlık yolun içinden

Evin içinde uzun bir adam
İskemlesi dayanağı
Biliyordu bir daha asla
İlkbaharı koklayamayacağını

Kalbi işten yıpranmıştı
Başı dönüyor ve bezmiş
En yakındaki saman yığınına bile
Kalkıp gidememiş

Ömrünün sabahını düşünüyordu
Sağlıklı, güçlü yıllarını
Ve cesaretle karşılayabiliyordu
Gecesinin karanlığını ve gözyaşlarını

Robert Bridges
Çeviri: Koray Sıpçıkoğlu

11 Ağustos 2007 Cumartesi

BİR GÜN YENİDEN AYNALARLA DOST OLACAKSIN

BİR GÜN YENİDEN AYNALARLA DOST OLACAKSIN


Korkularını yakalamaya çalıştığını gördüm. Titredin, çocuksu ama sinsi bir gülücük yerleşti dudaklarına. İlk kaybedişinden bu güne kadar çektiğin tüm iç acılarını silip atmak isteği dudak ucundaki o aşağılık kıvrıma oturmuş, seni senden uzaklaştıran o bakışın en önemli unsurunu oluşturuyordu. Bilinmezlik kaderin olsun istemezdin. Kimse istemez. İyi de, kim bilebilir hangi aşkın sonucunun ne olacağını? Çok fazla yaşamak lazım, çok badireler atlatmak. Fena sayılmazsın bu konuda. Herkesin derdi kendine dağ görünür, seninki de sana, yadsınamaz.

Ağlamanın hiçbir işe yaramadığını şimdiye kadar öğrenmiş olman gerekiyordu. Benim sana anlatmam ne ifade edecek ki? Zaten bildiklerini hatırlatmaktan öteye gidemem. Boş bir dünyanın boş bir köşesine fırlatıldığını bir süre düşünmek, hissetmek zorundasın kendini yeniden bulmak için. Bu yediğin ilk kazık değil, son hüsranın da olmayacak. Alışmak zorundasın. Karşındakiler sen değil. Vermekten vazgeçmediğin sürece alamayacaksın. Ellerin boş kalacak.

Sabrın mı kalmadı? Ya sana katlananlar? Ya senin ardından ağlayanlar.? Hep onlar suçlu zaten. Sen kendini bulmaya çalışırken kobay ettiklerinin vebalini kimlerin ödemesini isterdin? Aynadır hayat, döner dolaşır kendini görürsün. Sadece o anını yansıtmasını bekleme. Tüm izleri kare kare kalır hayatın sırlı camlarda. Silemezsin, boşuna uğraşma. Tüm karelerde var olacaksın çünkü bu senin aynan. Sadece karanlıkta korunabilirsin kendinden. Karanlıkta kendini göremezsin aynanda. Başka bir problem var şimdi de. Karanlık seni sadece senden koruyabilir. Çevrende olan bitenler devam edecek ve ışık olmadan kendini bunlardan koruman imkânsız. Hep güzel şeyler olmayacak. Birkaç yumruk uçuşacak, birkaç tokat. Kendinden korunacaksın, kendi tokatlarından; bu sefer başkaları vuracak.

Çağır kendini. Bağıra bağıra ismini söyle. Çatlasın aynan. Kaç herkesten, kaç çevrendekilerden. Bir karanlık kutuya hapset kendini. Bir demli çay içmek istediğinde çay kaşığınla, bir bardak su istediğinde sudaki aksinle yüzleşeceksin. Varlıklar sana düşman. Tüm var olanları yık, bir boşluğa at kendini. Aynanın kırık parçaları parçalayacak yüzünü, ellerini.

Yara bere içinde son bulacak hayatın bir zaman diliminin en bilmediğin noktasında.

Bence vazgeç bu savaştan. Toparla kendini. Ağlama artık. Kırdığın aynanın arta kalan parçalarını da topla avucuna. Düz bir yerde birleştir birleştirebildiğin kadarını. Kendini bul yeniden. Kendini gör. En perişan halinde mutlu olacaksın. Kendini özlediğini ve başka gerçek dostun olmadığını anlayacaksın.

Canın öyle çok yanacak ki zamanla, bir gün yeniden aynalarla dost olacaksın.

9 Ağustos 2007 Perşembe

GALİBİYET - HÜZÜN

GALİBİYET

Dalgaların
Dalgakırana
Galibiyetidir,
Kavuşmak…

HÜZÜN

Dalgakıranın dirayeti
Hüznüdür kumsalın…