23 Ekim 2010 Cumartesi

HER SABAH YAKAMOZLAR GÜN IŞIĞIYLA KAYBOLUYOR

Sana sevgimi, gömleğimi parçalarcasına parçalasam, bir kenara kaldırıp ardından saatlerce ağlasam yalnızlığım geçer mi? Boşluğunu yaşıyorum. Ne kadar basit değil mi? Üç beş kelime sıralıyorum, sen duyuyormuşçasına yüreğim soğuyor. Harfler elimin altından kayıp gittikçe kendime geliyorum.

Bana en güzel ölümün tarifini yapsan uygulayabilir miyim acaba? Merak işte. Seni seviyorum ya, ölümü tarif etsen kabullenir miyim? Bazen çok uzak geliyor, bazen de burnumun ta dibinde. Yıllardır yatağını arayan bir ırmak oldum ben. Gün gelir bulurum umuduyla yaşadım. Her an bir şey olacakmış, her an bir şey değişecekmişçesine baktım hayata. İki kelime daha. Sonra tüm acılar bitecek. Cyrano gibi olsa sorun kalmayacak. Şiirin sonunda bitik işim. Bitmiyor, bitiremedim.

Hep gündelik telaşlar yaşanan. Gün içinde sevgiler, baş ağrıları, yine sevmeler, bir duble daha, baş ağrıları, yine sevmeler. Büyümeyen bir çocuk, belki de kaçıncı olduğu belirsiz yeni bir çocukluk. Çarpışan otolara benzeyen, gece yarılarının yarasaları. Kör, nereye çarpacağını bilmeyen. Hislerinden uzaklaştıkça ölüme yaklaşan, çarpışan yarasalar.

Kirlerimiz az yıkanan ellerden havlulara yapışı-yor. Aşklarımız eskidikçe kirlenir düşüncemiz. Düşüncelerimizi havlulara yapıştırıp kirli sepetlerine oradan da çamaşır makinelerine kaldırıyoruz. Ardından bakmadığımız akıp giden kirlerimizi, aşklarımıza benzetmeye bile tenezzül etmediğimiz nice zaman yaşıyoruz.

Her gün akşam oluyor. Her gün uyuyoruz. Hangi gün sevdiğimizi unutuyoruz. Her gün sevmeyi unutuyoruz. Yarını sevmeye ayırsak canımız yanar. Canımız yandıkça kabuğumuza çekiliyor, kelimelerin arkasına saklanıyoruz.

Bahara daha var. İçimizdeki külleri temizlemeye vakit çok. Tüm kirlerimizden arınıp kuytularda sevişiriz bahar gelince. Bedenin geliyor aklıma, tenin geliyor. İçim içime sığmıyor. Bahar geliyor aklıma, yüreğim kabarıyor. Çiçek kokularına benziyor kokun, sabaha kadar doyamıyorum. Sarılıp sarılıp, tekrar tekrar koklu-yorum seni. Buğun sebebim oluyor.

En güzel ölümün tarifini yapsan ölemem. Ne yapsam ne etsem, gözlerimi kırptığım an aklım sana kayıyor..Uyku sızmaya çalışırken ilişkimize, tutuyorum kendimi. İki saniye gözlerimi aralıyorum. Kaldığımız yeri yakalamam biraz zaman alıyor. Küsüyorsun bazen, suratın asılıyor. Belli etmemeye çalıştığın bir kadınlık edası bakışlarından okunuyor.

Gider gibi yapıyorsun. Gözyaşlarım boğazıma düğümleniyor. Yüreğimin ıssızlığını hayalinle doyurma-ya çalışıyorum gece yarıları. Her gün sabah oluyor. Gözlerin yakamoz misali. Her sabah yakamozlar gün ışığında kayboluyor.

Her sabah yakamozlar gün ışığıyla kayboluyor.

Hiç yorum yok: